I Am Malala

"Her çocuğun, ellerinde kitaplar ve üzerlerinde okul üniformalarıyla okula gittiği bir dünya hayal ediyorum. Bugünün rüyasını geleceğin gerçeği yapmak için çabalayacağım. Bir öğretmenin, bir çocuğun, bir kitabın ve hatta bir kalemin bile dünyayı değiştireceğine inanıyorum."Malala Yousafzai



Swat Vadisi'nin yemyeşil doğası, tertemiz havası, kristal berraklığında sularından, bu cennet mekana yaraşır bir kız Malala. Hikaye ise tam tersi fazla yürek burkucu, fakat yine de Malala sayesinde, birazdan da fazla düşündürücü. 

Pakistan'da gidişatın kötüleştiği seneler, her türlü özgürlüğün kısıtlandığı günler başgösterdiğinde, çocuk evlilikleri, meydan katliamları, saldırılar ve en önemlisi kızların okula gitme özgürlükleri ellerinden alınıyor. O yıllarda 11 yaşında olan Malala, BBC Urdu'ya her gün Taliban hükmü altında yaşanan hayatla ilgili günceler yazıp göndermeye başlıyor. 2009'da ilk güncesini gönderdiğinde sokakta bir adam ona, "seni öldüreceğim" diyor. Böylece ardı arkası gelmeyen tehditlerinin ilkini almış oluyor. 

Evinin tek kız çocuğu, annesinin biriciği, iki ağabeyi, ve birtanecik arkadaşı babası ile sürdürdüğü hayat, o yaşlar için bile sıradanlık rayından bir anda çıkıveriyor. Malala 14 yaşındayken, okul dönüşü otobüsü basan iki Taliban militanı tarafından kafasından ve omuzundan vuruluyor. 

İngilterede gözünü açan Malala'nın ilk sorduğu soru "babam nerede" olmuş. İlk düşündüğü şey ise hastane masraflarını kimin ödeyeceği. Başından hedef alınarak vurulduğu halde, hayatta kalışı ise, canından bezmek yerine, yüzündeki kalıcı hasara rağmen, daha da güçlenmesine sebep olmuş. Üstelik şu anda gülmek ona daha çok yakışıyor. 

Her ropörtajında, nasıl doğduğu, aile ilişkileri, arkadaşları, okuldaki notları, günlük hayatı ve kim olduğu ile ilgili konular hakkında konuşurken, daha sakin, hatta muzip. Konu ideolojisine geldiğinde, sesi gürlemeye, ciddileşmeye başlıyor, sığmıyor, taşıyor adeta. Çünkü altını çizdiği konunun şakaya gelir bir tarafı yok. Sessizlik içinde anlatılmasının imkanı yok. 

Malala bugün 16 yaşında. Röportajını izliyorum. Gözlerinin içinde bakıyorum. Kendimi ona hayret ederken, güzel düşünceleriyle gurur duyarken, bir yandan göz yaşı döküp bir yandan gülümserken buluyorum. Onu kendi cümleleriyle tanımak istiyorum:

"İnsanoğlu olarak, birşeyin kıymetini elimizden alınmadan anlamıyoruz. Bu bizim doğamızda var. Pakistanda okula gitmekten alıkonulduğumuzda, eğitimin ne kadar önemli olduğunu anladım. Eğitim kadınlar için güç demek. Bu yüzden teröristler eğitimden korkuyorlar. Kadınların eğitim görmesini istemiyorlar. Çünkü kadınlar eğitim gördüklerinde daha güçlü olacaklar.
Taliban Swat Vadisi'ne 2004'te geldi. O zamanlar güçlerini göstermediler. Herhangi bir okulu basmadılar. Ama gerçek terörizme 2007'de başladılar, Swat'da 400'den fazla okulu bastılar, insanları katlettiler, 2009 Ocak ayında artık her gece 2-3 kişiyi katletmeye başlamışlardı. Kadınlara şiddet gösteriyorlardı. 21. yüzyıldaydık fakat Barbarca bir durum hakimdi. Zalimlik ve gaddarlık yapıyorlardı. İslam'ı çarptırıyorlar, öğretilerini kendi amaçları için manipüle ediyorlar, bunu Allah için yapıyoruz diyorlardı. Hayatımızın en karanlık günleriydi.

Babam izanlı bir adamdır. Her zaman insanların hakları ve eğitimi savunur. O zamanlar neden bir başkasını beklemem gerektiğini sordum kendime. Neden devletin buna dur demesini beklemeliydim? Neden sesimi yükseltip kendi haklarımı korumuyorum diye düşündüm. Böylece ulaşabildiğim her medya kanalından ve erişebildiğim her platformdan sesimi duyurmayı denemeye başladım. Burada Swat Vadisi'nde neler olduğunu dünyaya anlatmam gerekiyordu. Terörizme karşı savaşmak zorundaydık. 2012 yılında Taliban'ın beni hedef gösterip tehtid ettiğini söylediklerinde, bunun doğru olabileceğine inanamadım. Hatta bu yüzden kendim için endişelenmedim bile. Daha çok babam için endişelenmiştim. Fakat daha sonra gerçeğe dönerse ve benim için gelirse ne yapacağımı sordum kendime. Önce elime bir "ayakkabı" alıp ona vurmak geldi içimden. Sonra şiddete karşı şiddetle cevap vermenin beni bir yere getirmeyeceğini anladım. Onlarla aramda bir fark kalmayacaktı. Karşımdakiyle, barış, dialog, eğitim vasıtasıyla iletişime geçmem gerektiğini biliyordum. Sonra ona eğitimin ne kadar önemli olduğunu söylerdim ve eklerdim: Şimdi istediğini yapabilirsin."


Bu sözler, sadece düşündüklerinden ibaret değil. Geleceğe taşımayı umduğu ideolojilerin temelleri. 2013 sonbaharında "I am Malala" isimli kitabı yayınlandı. Şu anda Malala Yousafzai 2014 Nobel Barış ödülü adayları arasında. Kavgasının çok önemli destekçileri var. Bu isimlerin arasında ABD devlet başkanı Barack Obama ve Birleşik Krallık Kraliçesi Queen Elizabeth II olduğu gibi, kurmuş olduğu The Malala Fund'un organize ettiği "We are still silent" etkinliğinde, Selena Gomez, Orlando Bloom, Jennifer Hudson, Seth Rogan, J. Cole, Hannah Simone, Clive Owen, Edward Norton, Shay Mitchell, Joe Jonas, Martin Sheen, Reggie Watts, Big Sean ve Evanna Lynch gibi önemli isimler bir araya gelerek, dünya çapında eğitimde özgürlük ve eşitliği sessizce savunacaklar ve kampanyaya destek verecekler arasında. Bu etkinlik, bugün, 17 Nisan 2014'de dünya çapında facebook ve twitter'dan #WeAreStillSilent ve #Malalafund hashtagleriyle takip edilebiliyor ve desteklenebiliyor olacak.   

Malala'nın eğitime olan tutkusu ve gerilemeye karşı olan duruşu dünya çapında milyonlara ilham verdi. Onu daha çok önemli kılan ise kendisinin bu duruşu ve savunduğu inanışı sadece Pakistan'daki kızlar için değil, Afganistan ve Suriye'de özgürlükleri ellerinden alınmış bütün kız çocukları için. Onu dinleyen, izleyen, takip eden bütün anne babaların tek bir düşüncesi var: Malalayı kendi çocuklarıyla tanıştırmak. 

Yaşının çok ilerisinde düşünebilen bu genç kız, önceleri doktor olmak isterken şimdi politikada daha çok kişiye yardım edebileceğinin farkında. Bir çocuk iyi eğitim gördüğünde, kültürünü koruyabilir, kendisini koruyabilir, üretebilir, yaratabilir, düşünebilir, kendisine ve çevresine faydalı olabilir. 

Bunca badireden geçip dimdik ayakta kalarak milyonlarca insanı aydınlatmak için evinden çok uzaklarda, Amerika'da Christian Amanpour'un konuğu olduğu bir programda, "vücuduma ateş edebilirler, ve onu öldürebilirler, fakat fikirlerimi ve hayallerimi öldüremezler" diyor ve başka soruya yer bırakmıyor.

Bir farkındalık geliştirmek adına, eğitim için, aydınlanma için, bilginin ve kaynakların doğru kullanımı için, güçlü kadınlar, geleceğe ışık tutan nesiller için, ben de bugün sessiz kalıyorum. Toparlamakta güçlük çektiğim fikirleri, kendime saklamak üzere sessizliğe çekiliyorum. 

Kim bilir, belki bu sükûn hâl yakın gelecekte karşımıza huzur olarak karşımıza çıkar... 

Sevgilerimle
Nadin Nerjan 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mimoza Mevsiminde Mimozalı Kadın

Yüzde Yüz Zomato