Dans Varmış Dediler Geldik



Okullu veya alaylı hiç fark etmez, hepimiz dansa evlerimizde, aynanın önünde başladık. Evde yanlızken salon, pistimiz, kalabalıkken odamız stüdyomuz oldu. Ne dinlersek dinleyelim, o kulak sahibi insanlar olarak vucütlarımızı müziğe adapte ettik. Müzik yok ise, hem söyledik hem dans ettik. Sahnelerde, mutfaklarda, banyolarda, sokaklarda... Müzik vardı ve bizler dönüyorduk, zıplıyorduk, adeta kendimizden geçiyorduk. Sosyal statülerimize zaman geçtikçe yapışıp kalan dramatik gösterileri bir kenara koyuyor, buzdan duvarlarımızı kırıyor, kendimiz oluyorduk. 

Bir gün Macaristan'dan bir "kaset" geldi evimize. Evdeki koşuşturmadan kimsenin dinlemeye fırsatı olmamıştı. Evin meraklısı olarak tek başıma dinlemeye koyulduğum an, ilk adımlarıma da ilham veren müzikle tanışmıştım. Dünya durmuştu ben dönüyordum. Bir anda önce koskoca bir orkestrayı yönetecek güç geliyor, iki üç ölçü sonra dokunsan ağlayacak kıvama geliyordum. Ama dans etmeyi asla bırakamıyordum. Yaklaşık üç dakika süren bu müzik, Brahms'ın ünlü bestesi Hungarian Dance No.5'dı... Brahms beni dansa kaldıran ilk adam olmuştu. 


Havasız bir odada açılan camdan içeriye dolan tertemiz kar havasını nihayet içime çekmiş gibiydim. Sonrasında olur olmaz her dans edişimde, -pek tabii ki kendimce- bu his beni hep yakaladı, serinletti, ferahlattı, mutlu etti. 

Dansa gönül vermiş pek çok dostumun, bu hisleri bir zamanlar yaşamış biri olarak, o bol oksijenli havadan olsa gerek, huzurla karışık deli halleri, her zaman bana ilham verdi ve vermeye de devam edecek. 

İstanbul'da yaşıyorsanız ve dans aşkınızı bir seviye yukarı taşımak istiyorsanız, kuşkusuz, sirtaki, tango, samba, mambo, chacha kursları bulunuyor. Ancak biraz sınırların dışına taşmak ister de Modern Dans adına birkaç adım atmak isterseniz, gurur duyarak tavsiye edeceğim tek stüdyo Çıplak Ayaklar olur. Adı üzerinde bir oluşum olduğu gibi adının üzerine tıklar tıklamaz kendilerini göreceksiniz. 


Mutluluğun tarifi çok çeşitli. Bana göre sorum: "Mutlu mu olmak istiyorsunuz?" olurdu. Benim cevabım ise net; "güzel rüyalar görün, konfor zonunuzun üzerine/dışına çıkın, sofralarınız kutlama ve davetlerdeki kadar şık ve keyfli olsun, müzik ve dansı da hayatınızdan eksik etmeyin." 

Unutmayalım, bütün güzel sanat dallarının insan üzerinde olumlu, coşkun, düşündürücü, hayranlık uyandıran ve geliştirici bir etkisi var. Öyle olmasaydı, kutlanacak bir günleri de olmazdı. Dünya Dans Günü'müz kutlu olsun.

Sevgilerimle
Nadin Nerjan


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mimoza Mevsiminde Mimozalı Kadın

Yüzde Yüz Zomato