İnsanın Çocuksuluğu
"Bizi bütün belalardan kurtaracak şey, insanın çocuksuluğudur"
- Yaşar Kemal
Biraz hayatından bahsetmek istiyorum, ama çok uzatmayacağım. '23 Osmaniye doğumludur. Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilen ilk Türk yazardır. Kitapları 40 kadar dile çevrilmiştir. Yurtdışındaki baskı sayısı 140'ı geçmiştir. En önemli eseri İnce Memed'dir ve Yazarlığa ve sanata atılmadan önce Anadolu'daki her çocuk ve genç gibi birçok işte çalışmıştır. Ağır sosyalisttir ve sosyalizmin kendisine göre kişi bağımsızlığı, ülke bağımsızlığı, politik bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık, özellikle de kültürel bağımsızlık olduğunu savunmuştur. Ona göre kültürler birbirini beslemiştir. Yok etmemiştir. Ancak ölümüne kadar şahit olduğu çağda, artık kültürlerin kültürleri yok etmek için bilinçli olarak emperyalistler tarafından kullanıldığını dile getirmiştir. 28 Şubat 2015'te yaşamını yitirmiştir. Yaşamı boyunca aldığı ödüller şöyledir:
1- 1955 Gazeteciler Cemiyeti Başarı Armağanı (“Dünyanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün” adlı röportaj dizisi ile) 2- 1956 Varlık Roman Armağanı (İnce Memed ile) 3- 1966 İlhan İskender Armağanı (Teneke’den aynı adla uyarlanan oyunu ile) 4- 1966 Uluslararası Nancy Tiyatro Festivali Birincilik Ödülü ("Yer Demir Gök Bakır" romanından Nihat Asyalı'nın sahneye uyarladığı, Yılmaz Onay'ın sahneye koyduğu “Uzun Dere” oyunu ile. Türkiye ödülü, Brezilya ile paylaştı.) 5- 1974 Madaralı Roman Armağanı (Demirciler Çarşısı Cinayeti ile) 6- 1977 Fransa Eleştirmenler Sendikası En İyi Yabancı Roman Ödülü (Yer Demir Gök Bakır ile) 7- 1978 Fransa'da En İyi Yabancı Kitap Ödülü (Ölmez Otu ile) 8- 1979 Fransa “Büyük Jüri” En İyi Kitap Ödülü (Binboğalar Efsanesi ile) 9- 1982 Uluslararası Cino Del Duca Ödülü 10- 1984 Fransız Legion d’Honneur Ödülü Commandeur payesi 11- 1984 TÜYAP Kitap Fuarı Halk Ödülü 12- 1985 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü 13- 1986 Orhan Kemal Roman Ödülü (Kale Kapısı ile) 14- 1988 TÜYAP Kitap Fuarı Halk Ödülü 15- 1988 Fransa Kültür Bakanlığı Commandeur des Arts et des Lettres Nişanı 16- 1991 Fransa Strasbourg Üniversitesi Onur Doktorası 17- 1992 11. TÜYAP Kitap Fuarı Onur Yazarı 18 - 1992 Antalya Akdeniz Üniversitesi Onur Doktorası 19- 1993 Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü 20- 1994 Mülkiyeliler Birliği Rüştü Koray Armağanı 21- 1995 Morgenavissen Jylaand-Pösten Ödülü (Danimarka) 22- 1996 Türkiye Yayıncılar Birliği Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü 23- 1996 Kanın Sesi ile Akdeniz Yabancı Kitap Ödülü (Perpignan, Fransa) 24- 1996 VIII Katalunya Uluslararası Ödülü (Barcelona, İspanya) 25- 1996 Lillian Hellman/Dashiell Hammett Baskıya Karşı Cesaret Ödülü, İnsan Hakları İhlallerini İzleme Örgütü, (New York) 26- 1997 Toplu eserleri için Premio Internazionale Nonino Ödülü, İtalya 27- 1997 Kenne Vakfı Düşünce ve Söz Özgürlüğü Ödülü (Uppsala, İsveç) 28- 1997 Norveç Yazarlar Birliği ödülü, Wole Soyinka ile ortak 29- 1997 Frankfurt Kitap Fuarı Alman Yayıncılar Birliği Ödülü 30- 1998 Frei Üniversitesi Berlin Fahri Doktora 31- 1998 Bordeaux Yayıncılar Birliği Yabancı Edebiyat Ödülü 32- 2002 Bilkent Üniversitesi Fahri Doktora 33- 2003 Z. Homerus Şiir Ödülü 34 - 2003 Savanos Ödülü (Selanik) 35- 2003 Türkiye Yayıncılar Birliği Yayıncılık Emek Ödülü. 36- 2008 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük ödülü 37- 2009 Çukurova Üniversitesi, Fahri Doktora 38- 2011 Légion d'honneur 39- 2013 Krikor Naregatsi Nişanı
Birkaç gündür kendisinin ödül konuşmalarını, hayatını, belgeselleri izliyorum. Bugün kendimden yaşça çok büyük ve memleketin haline içerlenen bir tanıdığıma şu soruyu sordum: "İnce Memed'i okudunuz mu?". "Küçükken" dedi, "okuldayken okumuştuk"...
Ödevdi belli ki, içeriği mesajı değil, yazım dili, edebi yapısıydı belki de, hafızalardan silinip gitmişti anlattığı yüksek bir ihtimalle. Dokun(durula)mamıştı değdiği elden okuyanın özüne.
Bir Yaşar Kemal filmi hazırlamış BBC Türkçe 1992 yılında. Belgeselin sonunda şöyle diyor Yaşar Kemal:
"Hiçbir zaman insan çocukluğunu atamaz, eğer çocuk kalacak kadar sağlıklıysa o insan. İnsanın saflığını, çocukluğunu koruması insani birşeydir. Çocuksu olmayan insan yozlaşmıştır, yabancılaşmıştır. Bir gün bizi bütün bu belalardan kurtaracak şey, insanın çocuksuluğudur."
Çocuk merakı, çocuk saflığı, çocuk neşesi, doğası, paylaşımcılığı ve çocuğa dair herşeyi gözünüzün önüne getirin. Onun enerjisini, aya ayak basma ve dünyayı gezme hayallerini, zararsız maceralarını düşünün ve Yaşar Kemal'in, herşeyi mümkün kılan çocuk dünyası ve çocuk halleriyle ne anlatmak istediğini anlamaya çalışın. Çocuk yılmaz, arkadaşını satmaz, elindekini paylaşır ve çocuk merhametlidir. Oyuna hile katmaz, zora dayanır, kolay kolay ağlamaz, üretir, hayal kurar... Hele o çocuk Anadolu çocuğuysa...
İşte çocuksuluğunu kaybetmemiş bir ustadan, aydından, bir sanatçıdan, bir ödül konuşmasının metni, ve o metinde yer almayan konuşmasının videosu...
"Ben, bu yaşta, böyle bir ödül almaktan memnunum. Beni bu ödülle onurlandıranlara teşekkür ederim. Bugünü benimle paylaşan dostlarım da sağolun.
Biliyorum, bir takım düşünceleri her zaman söylemek bıktırıcıdır. Yine de her fırsat buldukça söylediğim, yazdığım düşünceleri tekrarlayacağım.
Biz, Cumhuriyet çağının sanatçıları, romancılar, şairler, ressamlar, kendi kültürümüze, dilimize dönmeyi öğrendik. Tercüme bürosunun çevirdiği dünya klasikleri ile yetiştik. Halkevlerinin, Köy Enstitülerinin kuruluşları bize yardım etti. O Köy Enstitüleri ki, gelecekte dünyamızı gerçek insanlığa kavuşturacak tek eğitim düzenidir.
Bugün Türk romanı, şiiri, resmi artık dünyada yüzümüzü güldürecek duruma gelmiştir. Türkiye'nin sanatçıları soluk alabildiğinde dünya görkemli sanatçılarla karşılaşır.
Batıda gizem ve düş gücünün hızla yok olduğunu, yerlerini akıla ve gerçekçiliğe bıraktıklarını söyleyenler var. Buna inanmam zor. Benim maceram, insanın gizemine varmak içindi. Düş gücüne gelince, o gün de bugün de sonsuz düşler kuruyorum. Düş gücünü yitiren insanın hiç umudu olur mu? Umut, düş gücünün yarattığı ve insanoğlunun sahip olduğu en büyük değerlerden biridir.
Geçirdiğimiz 20. yüzyıl belki de insanlığın en acılı yüzyılıydı. Milyonlarca insan, çoğunluğu da genç, bu yüzyılda öldürüldü. 20. yüzyılda çıkan üç savaşın adı da dünya savaşıydı. Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı, üçüncü de Soğuk Savaş adı verilen dünya savaşı.
Her savaş, adı ne olursa olsun, bir yıkım, bir ölümdür; insanlığımızı çürütür, vicdanımızı çürütür.
Hastalıklar, ölümler, çocuk ölümleri... Daha birçok acı...
Bugün milyonlarca insan, açlıktan, bakımsızlıktan ölüyor.
Bugün, insanlar bambaşka, havsalalarımızın alamayacağı kadar değiştiler, başka bir türlü bir insan oldular, bile bile kendilerini öldürüyorlar.
Bugün dünyamız tükeniyor. Birçok hayvanının, birçok ağacın, birçok böceğin, birçok kuşun soyu tükendi.
Bugün küreselleşme süreci hızla tek tip bir dünyaya doğru yönlendiriyor bizi. Küreselleşme rüzgârı önüne katılanlar, her dili, her kültürü yıpratıyor.
Bugün, dünya da ülkemiz de savaşın getirdiği korkudan ve utançtan bezmiştir.
Bugün, dünya da, ülkemiz de barışa susamıştır.
Ne büyük mutluluktur ki, dünyamız hâlâ on binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir.
Her kültürün bir rengi, bir kokusu vardır.
Dünyamızın bir çiçeğinin koparılması, dünyamızdan bir rengin, bir kokunun yok olmasıdır.
Bu, insanlığı insanlıktan çıkaran bir durumdur.
Tek kültürlü bir dünyada insanlığın halini bir göz önüne getirelim: Tek çiçeğe kalmış, tek renge, tek kokuya kalmış bir insanlık ve tek dile kalmış bir dünya...
Böyle olacağına, doğal bir yoldan dün-yayı düzeltmenin yolunu seçsek olmaz mı? Bir sonuca varabilmek için doğal yol, yalnız ve yalnız, gerçek bir demokrasiden geçer. Demokrasi de değişkendir.
İnsan hakları bildirgelerine durmadan haklar ekleniyor. Bu eklemeler bile, daha şimdiden yetmiyor. Demokrasi gittikçe değişiyor, genişliyor. Demokrasilerde her şey, gittikçe de saydamlaşacak, yeni anlamlar kazanacak.
Anadolu, coğrafyasından ve çokkültürlü bir toprak olduğundan dolayı dünya kültürüne kaynaklık etmiştir. Anadolu'nun zengin kültür birikimine sırtımızı dayayınca, gene dünya kültürüne katkımız olacak.
Anadolu'da yaşayan her halk, kendi anadilini kullanacak, kendi anadilinde eğitim görecek, kitaplar yazacak, filmler çekecek. Biz çokkültürlü, toprak olduğumuzun farkına varacağız. Çıkarımızın yasakta değil, özgürlükte olduğunu bilincine varacağız.
Ben hiçbir zaman karamsar olmadım. Beni okuyanlar da karamsar olmasınlar.""Keşke" dedi bugün bir arkadaşım, "karşılaşmalarımızda daha çok sohbet etseydim, gençtik o zaman, çocuktuk hatta, keşke, değerini daha çok bilseydim"...
Nadin Nerjan
Yorumlar
Yorum Gönder